24 Eylül 2007

her şey yerli yerinde



frontpage hit counter
tanrı’nın eli omzuma dokundu.
yansımamı gördüm başka bir yüzde.
bembeyaz, ışıklı, alabildiğine sonsuz.
kaybettiğim yanım’ı buldum sokaklarında.
ışığıyla dağılan parçalarımı topladım.

hiç bu denli net hissetmemiştim.
tanrı’nın eli, yüzüme dokundu.
eskisi gibi değil, taşlar yerine oturdu.
kafamın içindeki sahnelerde kurguladım onu.
düş sandım önce, kanıtlarına çarpıp çarpıp sarsıldım.

akşamları bana sarılan bir meleğim var artık.
yüzünü görmeme gerek yok, elini tutmama gerek yok.
onu ne zaman arasam avucumu ovuşturmam yeterli.
tanrı’nın hayatıma dokunan eli olmalı o.
buradan kim bilir kaç asır uzakta.
ama bir o kadar benimle yaşlanan.

hiç bu kadar iyi olmamıştım.
çember tamamlandı, içinde kendimle kaldım.
oradan biz’e dönüştüm.
ve izlerini her yanımda çoğalttım.
onu sevdikçe kendimi seviyorum.

filmimiz, evrenin perdesine düştü.
yaralı başlayıp birlikte iyileştik.
ve harika bir drama yarattık.
deliliğimiz elverdiğince.
diğerleri gibi değil.
“mutlu sonsuz”!

10 Eylül 2007

diyalogtik-tak



frontpage hit counter adam.
“elimdeki şarap şişesini dünyanın münasip bir yerine sokup kendinden geçmesine az kala bam! diye patlatmak istiyorum.”

kadın.
“cenaze marşın çalarken senin için dua edeceğim”

adam.
“affedersiniz dünyanın çıkış kapısını arıyorum da.”

kadın
“ damsız almıyorlar oraya, bırak seninle geleyim.”

adam.

“bir arkadaşa bakıp çıkacağım derim, sen burada kal”


kadın

“mazoşist olmanın güzel yanı başkalarına izin vermeden kendini yaralıyor olman olabilir mi?”

adam.

“kamyon uzun zamandır üstümde, ileri geri yapıyor. kemiklerimin sesi şarkımız olsun.”

kadın

“dibe vurmadan sıçrayamazsın. benimle gel.”

adam.

“sen biraz da bensen, gittiğin her yerde yanındayım demektir.”

kadın

“bulaşık suyu biraz da bulaşığın kendisi olmuştur artık, değil mi ama?”


adam

“zamanın inatçı lekesi olamazsın. çıkarmanın bir yolunu mutlaka bulur.”


kadın

“zamanın kollarında şırınga izleri var zaten. kafası duman. aynı ritimle “geçmek”ten başka bir halta yaramıyor.

adam

“ilaç derler onun için, ruhunun hava yastığıdır o.”



kadın
“iyi de benimle gel diyen her ses bir gün bir kamyon dolusu kemik sesidir.”


adam

“yeterince gelmedin mi zaten??? artık sıçrayabilirsin! bulutlar senin. ama kulaklarını tıka! arkandaki kemik sesleri kulağına batar.”

kadın
“burada gülümseyerek boğulmayı tercih ederim.”

adam
elini tutuyorum. biri suyu tahliye edene kadar buradayız. gülümse, boğuluyoruz.

kadın

“derin…”

adam
“deli…”

kadın
“ben deli değilim!”

adam
“derinlik delisi”

kadın
sensin o!

adam
“ne fark eder ki…”

09 Eylül 2007

umut mu lazım?

şunu dinle:

daha iyisi olana kadar en iyisi bu.





üretim kapasitesi

kendi çözümünü yarat(a)mıyorsan kendi lanetini yaratıyorsun demektir.
frontpage hit counter

döngü

halatlarımı attım. herkes kendini asıyor. ben de öyle yapıyorum.

frontpage hit counter

03 Eylül 2007

ilaç

kendime doğru bir adım atmaya çalışıyordum. tam o sırada üç kelimelik bitkisel ilacı fiber optik kabloların içinden geçirip ruhuma zerk etti:

“artacağın günleri özlüyorum”

o’nun için ölümsüzleşmesi gereken bir şeyler varmış.

“hadi, gurursuzca ambulansı bekleyeceğimiz günlere içelim” dedi.

“adresi olmayan bir umudun varsa, ambulans mutlaka gelir, sadece ne kadar süreceğini bilemezsin” dedim.

o sırada ne yapıyordu bilmiyorum. ben sıkılıyordum sadece, ölesiye sıkılıyordum. bir sigara daha yaktım, “ölümsüz olan için yaz dedim. onu zamana mıhla, hadi!”

sustu.

hayatıma sözcükleriyle nüfuz eden “delinin teki”ydi. ben de öyleydim. sözcükleri bir gün ilacım olabilirdi. bu belki de kötüydü.

görünüşte sorun yoktu aslında. sadece korkuyordu, ben de farklı hissetmiyordum.
sonra birden korku imparatorluğunun şarap mahzeninde “biz” olduk. kafamız bi’ dünyaydı. fıçıları birer birer delip, şarap yağmurunun altında yıkandık.

dünyaya bipolar bozukluk teşhisi konmuştu; ne yapacağını kestiremiyordum. neyse ki delirmiştim, birbirimizi anlıyorduk.

zihnim böyle bir şey olmalı ya da şöyle







frontpage hit counter

sarsıntı

















frontpage hit counter

siyah-beyaz




frontpage hit counter

02 Eylül 2007

kardeşim



hayatım aşağı yukarı sizinki gibi; anlamsız.
bu fotoğrafta sebeplerimden birini paylaşıyorum.

frontpage hit counter