17 Haziran 2007

uyu

uyu ve iyi ol. çünkü uykum yok. orada cansızmış gibi durman kâfi. içimdeki kan kuyusundan bir kova daha çekeceğim şimdi. bir kova dolusu kanı kafamdaki imgenin başından aşağı boca edeceğim. kırmızının içinde, bembeyaz tenin başka türlü ışıldayacak. kafandan ne geçtiğini asla bilemeyeceğim. delilerinki gibi birden patlayan kahkahalarını izleyeceğim. tek gecelik acımızın anısı bir kere daha düşecek aklıma. tek geceye sığdıramadığım sevgiyi, tek gecelik umarsızlığınla değiştireceğim.
dünyanda mülteci olduğumu anlamakta güçlük çekeceğim. biri sığınağın kapısını açıp gün ışığını yüzüme çarptığında, afallayıp kalacağım öylece.
bir sigara yakıp yüzüne bakacağım. yavru köpek bakışlarını takınıp “böyle olmasını istemezdim” diyeceksin. hem de tek kelime söylemeden…
uyu ve iyi ol. çünkü iyi değilim. iki hayal kırıklığı arasına sokuşturulmuş bize ait beyaz boşluğa ve artık onunla baş başa olmaya katlanamıyorum. gözlerimi örten perdeye, göremediklerimin peşine düşmeye ve çarpıp çarpıp yorgun düşmeye dayanamıyorum.
anlamsız ama yatıştırıcı etkili sebepler arıyorum kendime. kanayan yerlere tampon yapmak gelmiyor içimden. yüzüne bakıp tek kelime etmek istemiyorum. kelimelere ihtiyacımız olmaz sanırdım ama yetemiyorlar artık. kelimeler aramızdaki nehirde can veriyor.
umurumda değiller. kendi sonlarına bırakıyorum onları; nasılsa sonu gelmiyor. iyi ki de bitmiyorlar. boğuldukça yenileri doğuyor kelimelerin. söyleyemediklerime dokunan kelimeler arıyorum bu gece. dilimin ucuna gelene kadar bildiklerimin hepsini boğacağım bu nehirde. içimdeki kan kuyusu kuruyana dek başından aşağı boşaltacağım hepsini.
uyu ve iyi ol. çünkü seninle derdim yok, kendimi affedemiyorum.
not: yazı www.sosyoblog.com adresinde de yayınlanmaktadır.
frontpage hit counter