03 Eylül 2007

ilaç

kendime doğru bir adım atmaya çalışıyordum. tam o sırada üç kelimelik bitkisel ilacı fiber optik kabloların içinden geçirip ruhuma zerk etti:

“artacağın günleri özlüyorum”

o’nun için ölümsüzleşmesi gereken bir şeyler varmış.

“hadi, gurursuzca ambulansı bekleyeceğimiz günlere içelim” dedi.

“adresi olmayan bir umudun varsa, ambulans mutlaka gelir, sadece ne kadar süreceğini bilemezsin” dedim.

o sırada ne yapıyordu bilmiyorum. ben sıkılıyordum sadece, ölesiye sıkılıyordum. bir sigara daha yaktım, “ölümsüz olan için yaz dedim. onu zamana mıhla, hadi!”

sustu.

hayatıma sözcükleriyle nüfuz eden “delinin teki”ydi. ben de öyleydim. sözcükleri bir gün ilacım olabilirdi. bu belki de kötüydü.

görünüşte sorun yoktu aslında. sadece korkuyordu, ben de farklı hissetmiyordum.
sonra birden korku imparatorluğunun şarap mahzeninde “biz” olduk. kafamız bi’ dünyaydı. fıçıları birer birer delip, şarap yağmurunun altında yıkandık.

dünyaya bipolar bozukluk teşhisi konmuştu; ne yapacağını kestiremiyordum. neyse ki delirmiştim, birbirimizi anlıyorduk.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

İki yüzün üstüne bir gölgelendirme yapaçağım şimdi
Karakalem çalışması
Sadece hayal edebilirsin
Düşünme yok, inanç yok,anlam yok , anlamsızlık yok
Derindesin
Tut nefesini ve gözlerini kapat
Başlıyorum...
Kırmızı perde açılıyor
Ve ışıkların içinden "o" görünüyor
Yüzüne ay düşmüş gibi
O kadar güzel ki dokunsan ellerin titrer
Bembeyaz ten pürüssüz ve yumuşacık
Eski zamanlardan çalınan bir şarkı gibi
Üsütünde bembeyaz elbisesi
Işık üzerine düştükçe daha da büyüleyici
Masum bir ifadeyle ruhundaki saflığı yanstıyor sahneye
Gözlerinden esen rüzgar şarap kızılı saçlarını ruhuna dağıtıyor
Onu tanıyorsun bir yerlerden
Kocaman bir his olduğunu çıkarıyorsun
Anlamsızlığı anlam yüklenemeyecek kadar anlamlı
Yavaşça sana doğru bir adım atıyor
sense bir adım geri
Her hareketinde başka biriymiş gibi davranıyor
Bir adım daha geriliyorsun elinde olmadan
Korkuyorsun anlatacağı masaldan...
Masalın içindeki o geniş hayal ürünü kelimeleriyle hançerleyeceği için seni
Dünyadaki varlığına son vereceği için
Belki de bilinmezliğe götüreceği için senaristini
VE artık uzak da duramıyırsın ona
Çekiyor seni
Onu kendine doğru çekiyorsun
Binlerce ses, yankı, titreşim beyninin en derin yerlerine çakılıyor
Unutulmaların olmadığını hatırlıyorsun
Her şey ama her şey aranızda belirgin bir yokluk oluşturuyor
Kanlanıyor gözleri, yavaş yavaş elbiselerin,tenin...
Her yerinden oluk oluk kan akıyor "dönüşüm" nehrine
Kanıyorsun daha önceki kanamalarına hiç benzemeyen bir şekilde
Ve zamanın sonsuzluğu içinde bir cümle nüfüz ediyor
Hiç bitmeyeceklerini biliyorsun
Dişisel düşünceler olduğu gibi yıkanıyor
Eski bir şeyin kokusu yayılıyor kayboluşundan kadının
Onsuzluğu içine işliyor
Bir karışım oluyorsunuz şarap kadehindeki şarap gibi
Kırmızının içine girmiş beyazlıklarla kum sanatına benzer bir dille oynayan iki çocuk kıvamında tadınız
Perdeyi kapatıyorum.
Ydumluyorum sizi...
Derinden "deliliğinize" kaldırıyorum kadehimi...

Aslı Aker dedi ki...

zaman zaman benim de içinde bulunduğum o "tarifsizliğin" en net tarifiydi okuduğum..
o aslında çok "sana" ait sözcükler içinde gördüm ki, deliyiz.. yüzüyoruz delilikler içinde..

Adsız dedi ki...

kendi kendime yetebilmek için seni kendime ekledim.

Adsız dedi ki...

Solunum cihazını çoktan çıkardılar.Nefes almadan da yaşamayı öğrendim...Öğrettiler de...Ruhumun kaç derece olduğunu söyleyen bir hikaye var dahil edildiğim .Eh her hikaye mutlu sonla bitmiyor...