31 Temmuz 2006

evet evet benim de canım yanıyor.

şu lübnan meselesi. siyasi, ekonomik bok püsür bir sürü boyutuyla ilgilenmiyorum. buradan "dünyaya barış gelsin" "savaşlar dursun lütfen" diye demeçler verip, "iyi" ve "ahlaklı" insan olmanın konforlu sularında yüzmeye hevesli bir sevgi kelebeği de değilim. insanların güç, para, hırs vs. için can almalarına alıştım. siz de alışın, alışık değilseniz. yapacak pek bir şey göremiyorum. ancak bu konuda fikir bildirmek hepimizin sorumluluğu.
körleşiyoruz. ekrana kan yansıdıkça duyarlılığımız azalıyor. bunun olması da çok doğal. ama doğal olması gereken bir şey daha var: insan fark edebilir! ve iradesini kullanarak dayatılana karşı çıkabilir. en azından düşünce özelinde.
sadece soru: bu kimin dünyası, kimin hayatı, kimin canı, kimin nesi; neden böyle, nasıl oldu, nerden nereye geldi, ne yapılabilir, neyim ben?
biliyorum zorlanmaya başlıyoruz bu sorularla çarpıştığımızda. ama yaşamın bir anlamı varsa da yoksa da bu soruları sormak süreci inanın anlamlı kılıyor. duyarlılığını kaybetmeye başlayan herkes zaten yürüyen cesete dönüşüyor. "aynılaştırılmış" birer ceset. hala ölmediyseniz lütfen sorun!

Hiç yorum yok: