10 Ağustos 2008

dostoyevski yaşasaydı radiohead dinlerdi

frontpage hit counter
Biri edebiyatı diğeri müziği alt üst etmiş bu iki efsanenin ortak noktaları, iki sanat dalında da resmedilen insan imgesinin tamamlanışını sağlamaları, bizi insanın eksik kalan parçasıyla yüzleştirmeleriydi.

Orhan pamuk, yer altından notların önsözünde “o’ndan önce hiç kimse aşağılanmanın zevklerinden bahsetmemişti” diye yazmış.

Radiohead’e gelince; stüdyoda ısınmak için çaldıkları, grup olarak pek de sevmedikleri bir şarkıylacrep dünyanın altını üstüne getireceklerini herhalde tahmin etmemişlerdi.

“i’m a creep, i’m a weirdo…”

buraya dikkat: “what the hell am i doing here, i don’t belong here”. bu sözlerdeki rahatsız, isyankar ve çaresiz adam pekala suç ve ceza’nın raskolnikov’u olabilirdi.

Karma polis’te ise thom yorke şöyle der:

“her hitler hairdo, is making me feel ill…”

Rahatsız bir zihnin küçük bir ayrıntıyla nasıl da alt üst olabileceğine vurgu yapan bu sözler bana, yer altından notlardaki adamın yakasını bırakmayan takıntılarını, bilinçli olarak saçmalayışını ve bu davranışını pek insanca buluşunu anımsatır.

İki kitapta da sıkça işlenen uykuyla uyanıklık arası, hastalıklı ruh hali; thom yorke’un bir astral seyahat sonrası yazdığı rivayet edilen pyramid song’ında adeta müziğin üzerinde yüzer ve sayıklarken varlığın doğasına ilişkin böylesine derin sözleri ancak bir Dostoyevski karakteri sarfedebilir.


Bu nedenle farklı çağların bu iki ayrı dehası arasında kökleri insanın yaratılışına kadar uzanan bir ilişki olduğuna inanıyorum. Kim bilir, bu ilişki belki de insanlığın ortak belleğinden ileri gelmekte. Bu koca hafızanın aynı parçasına tutunan iki efsanenin arasında bir asırdan fazla zaman olmasını manidar buluyorum.

Bu zamansız çakışmadan dolayı da dostoyevski’nin radiohead’a kayıtsız kalamayacağını düşünüyorum ve zamansız seslerin toprağın altına sızabileceğine hala inanıyorum.

not: itusozluk.com'da da yayınlanmaktadır.

2 yorum:

Furkan Haydar dedi ki...

Dostoyevski yaşasaydı Radiohead dinlerdi.
Dostoyevski, Radiohead; tanıdık kelimeler geldi bana.

98 yılından beri Radiohead' in müziği hakkındaki her şeyi biliyorum diyebilirim.

İyi şeyler yapıyorlar çok açık.

The Gloaming, Go Slowly, Climbing Up the Walls, Kid A' in çoğu,

ve tabii ki şurada bahsettiğim

http://theadolescent.blogspot.com/2007/12/i-might-be-wrong-live-recordings.html

I might be wrong albümü.

Ancak şunu söylemeliyim, on - on iki yıl sonra anladığım şey,

ne kadar iyi şeyler yapsalar bile:

Dostoyevski, Sviatoslav Richter' i, Michelangeli' yi daha çok severdi.

Radiohead yaptığı şeyde yapabileceğinin en iyisini yapsa da, sınırlı şeyler üzerinde gidip geliyor.

Onların gidebileceği yerlerin ucu açık değil.

Onur Erdoğan dedi ki...

selam uzunca bir süre net'e erişemediğim için yorumu ancak onaylayabildim.

uzunca bir süre de bu aksaklık devam edecek.
yorum için teşeşkkür ederim.


yine uzunca bir süre sonra üzerine düşünüp tartışabilmek umuduyla.